AKÜ HAKKINDA

AKÜ HAKKINDA

Akü ilk olarak elektrik enerjisinin depolanması ihtiyacı ile 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır. İlk zamanda yapılan denemeler ile kullanılabilir haline ilerleyen zamanlarda kavuşmuştur. 1859 yılında Gaston Plante tarafından araçlarda kullanılan kurşun asit akü için ilerleme sağlanmıştır. Öncesinde kimi isimler de denemelerini yapmış ancak en başarılı deneme Gaston Plante tarafından yapılmıştır. 

Ulaşım, aydınlatma, güvenlik ve tıp gibi alanlarda çeşitli araçların, cihazların çalıştırılması için elektrik enerjisi ihtiyacına karşılık geliştirilen akümülatör sistemleri, zamanla teknolojik gelişmelerle çok daha verim sağlamaya başlamıştır. Özellikle günümüzde araçlarımızda kullandığımız akü çeşitleri, günümüz kullanıcılarının ve çevresel faktörler doğrultusunda üretilmektedir. 

Aküler en basit tabirle enerjiyi kimyasal enerji olarak depo edip, ihtiyaç halinde elektrik enerjisine çeviren sistemler diyebiliriz. Araç sistemleri tekrardan aküyü şarj ederek enerjinin kimyasal enerji olarak aküde depo edilmesini sağlarlar. Sistem içerisinde gerek duyulan tüm aksamlara bu enerji iletilir. Akülerin içerisinde düzenek kurulumuna baktığımızda pozitif ve negatif olmak üzere iki elektrot bulunur. Bu iki elektrotun birbirine mekanik temasın engellenmesi için PE separatör kullanılır. Pozitif-negatif elektrotların ürettiği enerji sayesinde araçtaki klima, radyo, marş basma, far vb. elektrik enerjisine ihtiyaç duyan sistemler çalışır hale gelir. 

Ancak akü tek bir bir çeşide sahip değildir. İçerikleri noktasında nikel kadmiyum, nikel demir, gümüş çinko ve kurşun-asit akü bulunur. Araçlar için kullanılan ise kurşun-asit seçeneğidir. Bu seçenek de kendi arasında sulu (SLI)-EFB ve VRLA (kuru) aküler olarak ikiye ayrılır. Ayrıca zamanla geliştirilen üretim imkanları ile jel aküler, start stop aküler için AGM ve EFB aküler gibi çeşitler de kullanıma sunulmuştur.